Suruç katliamının 9. yıl dönümü… Acılı aileler: Mahkemede bize bakıp güldüler – Son Dakika Türkiye Haberleri

IŞİD, 20 Temmuz 2015'te Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerine yönelik saldırı düzenledi. Saldırıda çoğunluğu gençlerden oluşan 33 kişi hayatını kaybetti.

Patlamanın üzerinden geçen dokuz yıl boyunca aileler acılarını paylaştı ve adalet arayışından vazgeçmedi. Suruç katliamında eşi Ferdane ve oğlu Nartan'ı kaybeden Metin Kılıç, eşi Cemil Yıldız'ı kaybeden Sultan Yıldız ve babası İsmet Şeker'i kaybeden Dilek Şeker, saldırının üzerinden geçen 9 yılı değerlendirdi.

Saldırının üzerinden dokuz yıl geçmesine rağmen ailelerin adalet arayışı sürüyor. Suruç kazasında eşi Ferdane Kılıç ve oğlu Nartan Kılıç'ı kaybeden Metin Kılıç, şöyle konuştu:

“Suruç katliamının üzerinden 9 yıl geçti. Bu 9 yılda yaşadıklarımızı belki birkaç cümleyle anlatmak mümkün değil. Yaşadıklarımızı kısaca anlatayım: Suruç katliamında ailemizin yarısını kaybettik. 4 kişilik ailemizin 2 ferdini orada kaybettik. 9 yıldır yaşadığımız her sevinç yarım kaldı. Kızımız mezun oldu, annesi ve abisi göremedi. Artık bir çocuğu olacak ve göremeyecekler. Bütün bu zorluklara rağmen hayata dayanmaya, birbirimize destek olmaya çalışıyoruz. Birbirimize yaslanarak, birbirimizden güç alarak bu güne geldik.

“BİZİ NASIL KAYDIRMAK İSTİYOR…”

Suruç katliamından sonra açılan davada ne yazık ki bir zerre kadar adalet bulamadık, bundan sonra ciddi bir gelişme olmayacağı tahmin edilebilir. Davanın açıldığı günden itibaren asılsız bir suçlamayla dava açıldı, doğru düzgün bir soruşturma yapılmadı, yargılama sürecinde avukatlarımızın hiçbir talebi karşılanmadı. Ailelerimizin istek ve talepleri ne yazık ki hep reddedildi. İddianamenin hazırlandığı ilk günlerde iddianameye adli tıp raporları da ekleniyordu. Adli raporların ilk birkaç sayfasını okuduktan sonra okumayı bıraktım. Dikkatsizce hazırlanmış, gerçekleri yansıtmayan bir rapordu bu. Birkaç yıl sonra eşimin ve oğlumun üzerinde bulunan eşyalar bana ulaştı. Bu eşyalardan bazılarını gördükten sonra tekrar kapattım. Dokuzuncu sınıftayken hâlâ ona dokunmadım. Bize gönderilen adli tıp raporunda şahsi eşyalarının yanı sıra vücudunda misketlerin de bulunduğu belirtildi ancak ben her iki ceset de yıkanırken içeri girdim. Üzerlerinde hiçbir yara izi yoktu. Ferdane'nin yüzünde sadece bir çizik ve otopsiden kalma dikiş izleri vardı. Aynı şekilde Nartan'da da öyle. Ama sanki yüreğimizi kanatacakmış gibi biz de paketlendik ve ikimiz için de misket gönderdik.”

Adalet için mücadele eden toplumun her kesimiyle ortak bir mücadele yürüttüklerini vurgulayan Kılıç, şöyle konuştu:

“Dayanışmayı artırmaya çalıştık”

“Bu 9 yıl boyunca sadece Suruç aileleriyle değil, adalet mücadelesi verdikleri Ankara tren garı katliamı ve Çorlu tren kazası katliamında yakınlarını kaybeden ailelerle de birleşerek dayanışmayı büyütmeye çalıştık. Mücadelemizi toplumun tüm adalet mücadelesi veren kesimleriyle paylaşmak ve sesimizi daha yüksek sesle duyurmak istedik. Bunun için hâlâ mücadele ediyoruz. Bunun bu çerçeveyle sınırlı tutulabilecek bir mücadele olmadığını yaşayarak anladım. Adalet mücadelesinin sadece mahkemelerle ilgili olmadığını, demokrasi ve insan hakları mücadelesini de kapsadığını bilerek bu mücadeleye öncülük eden herkesle işbirliği yapmak ve mücadeleyi onlarla birlikte büyütmek esastır” hedefimizdir. hâlâ toplumun tüm kesimleriyle mümkün olduğunca iş birliği yapmaya çalışıyoruz.”

“9 YILDIR ADALET ARIYORUZ”

İnşaat işçisi İsmet Şeker'in kızı Dilek Şeker, 9 yıldır zorlu süreçlerden geçmelerine rağmen adalet arayışına devam ettiklerini vurguladı ve şöyle konuştu:

''Bu yıl dokuzuncu yıla giriyoruz. Dokuz yıldır adalet arıyoruz. Adaleti aramak burada bahsettiğimiz kadar kolay değil. Biz de çok zor süreçlerden geçtik. Çok kolay süreçlerden geçtiğimizi söyleyemem ama her şekilde adaleti arayanlar arasındayız. Hem burada, Urfa'da, hem adliye kapılarında. Bu yıl da mezarlardan, adliye kapılarından, sokaklardan, her yerden çığlıklarımız duyulacak. Çünkü Suruç katliamı çok büyük bir katliamdı. Neden Suruç, neden Suruç'a gittiler diyeceksiniz. Çünkü kendilerine izin verildi, güvenlikleri alındı, “Seni koruyacağım” denildi ve izin verildi. Çoğu genç, çoğu üniversite öğrencisi olmak üzere 300'e yakın kişi toplandı, oyuncaklar ve kitaplarla ayrıldılar.

“YARDIM EDENLERE BOMBA İLE SALDIRDILAR”

Babamlar da onlardan biriydi. Babam inşaat işçisiydi. O bir inşaat ustasıydı. Oraya gideceğim, Kobani'ye gideceğim, harap bir hastaneyi, harap bir parkı, belki bir sağlık ocağını yenileyeceğim dedi. Çünkü o zaman işbirliği vardı. O zaman da öyleydi, bugün de düşenlere yardım ettiğimiz gibi. Çünkü biz bunu böyle gördük. Bombalarla kendilerine yardım edenlere saldırdılar. Çok ağır çünkü iki karakolun ortasında Amara Kültür Merkezi var. Ben çantamı bile bırakamazken saldırgan iki karakolun arasından yürüdü. Polis neredeydi? Yaralı bir şekilde yerde yatan babama neden biber gazı attılar? Belki şu an hayattaydı. Belki yaralandı, belki yaralanmadı. Yardım edebilecekken neden göz yaşartıcı gaz kullandılar? Dokuz yıldır bunun sorumlusu benim. Ben de bunu takip ediyorum. Bu yüzden adalet arıyorum. Ben de Davutoğlu'na soruyorum: 'Konuşursam yer yerinden oynar' sözünün arkasında ne var? Konuşursa ne olur? Babamın katili gerçekten bunu biliyor mu ve saklanıyor mu? Dokuz yıldır bunu mahkemelerde, mahkemelerde, Suruç mahkemelerinde ve röportajlarımızda söylüyorum. Babamı kim öldürdü? “Konuşursan katil ortaya çıkacak mı?”

“MAHKEMEDE BİZE BAKIYOR VE GÜLÜYORLAR”

Patlamada hayatını kaybeden 60 yaşındaki Cemil Yıldız'ın eşi Sultan Yıldız, geçen dokuz yılda taleplerinin hiçbirinin yerine getirilmediğini vurguladı. Duruşma sırasında mağdur ailelerinin de yargılandığını belirten Yıldız, şöyle konuştu:

''20 Temmuz'un üzerinden dokuz yıl geçti. Hiçbir talebimiz hiçbir şekilde yerine getirilmedi. Üstelik ailelerimizi ve çocuklarını mahkemeye çıkardılar, yargıladılar, tutukladılar. Biz böyle bir süreçten geçtik. Ben hastayım, birçok insan hastalandı. Üzüntüden ve bir yere varamamaktan dolayı hastalandılar. Ama artık bu ülkede adalet yok. Bakın o kadar çok katliam oldu ki adalet yok. Her gün birileri ölüyor, tutuklanıyor ve serbest bırakılıyor. Bu ülkede bu insanlardan adalet beklemiyoruz. Ama elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince onları yaşatmaya çalışacağız. Böylece adalet yerini bulsun. Bu insanlar neden öldürüldü? O insanların katledildiği gün polisleriniz neredeydi? Bomba patlıyor, tüm kameralar kapatılıyor, kamera kayıtları siliniyor. Açıkça bir katliamdı. Bu Devlet bunu asla unutmamalı, müstakbel Devlet de unutmamalı. Ahirette ikimizin de elleri yanımızda olacak. Hastayım, üzüntüden hastayım. Suruç adaleti bekliyor. Suruç adalet mücadelesini sürdürüyor. Biz yapamasak da devam edenler var, devam edenler var. Bunu unutmasınlar. Eşimi orada kaybettim. Ben altmış yaşındaydım, o da altmış. Mahkemelerde bize bakıp güldüler. Ne söyleyebilirim? O kadar çok kötü şey var ki. Daha sonra bir anıt yaptırdık ama anıtı orada bırakmadılar. Ama bütün Suruç polisleri etrafımıza toplanıyor. O gün neredeydiler? O gün neden orada toplanmadılar? “Çok karanlık bir gün, bizim için karanlık bir gün.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir