Türkiye’de obez çocukların oranı artıyor. Uzmanlar ekran başında geçirilen zamanın bu artışın anahtarı olduğu konusunda hemfikir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) obeziteyi “sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlıyor. Obezite, boy ve kiloya göre vücut yağının (vücut kitle indeksi) ölçümü 30 veya daha yüksek olduğunda ortaya çıkar.
Araştırmalar çocukluk çağı obezitesinin çarpıcı biçimde arttığını gösteriyor. Dünyada 5-19 yaş arası 160 milyon obez çocuk var. Ergen obezitesi 1990’dan bu yana dört kat arttı.
Peki Türkiye’de durum nedir?
Bu alanda en kapsamlı araştırma 2016 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından yapılmıştır. İlköğretim çağındaki çocukların örneklem alındığı bu araştırmaya göre çocukların yüzde 10’u obez, yüzde 25’i ise fazla kiloludur.
Akıllı telefon ve tablet gibi teknolojik cihazların kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte çocuklarda fiziksel aktivitenin azalması ve beslenme alışkanlıklarının olumsuz yönde değişmesi iki temel neden olarak görülüyor.
Endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Çok hızlı artıyor. Eskiden buzdağının görünen kısmını görüyorduk ama artık buzdağı tamamen ortaya çıkmaya başladı.”
Prof., Türkiye Obezite Araştırmaları Derneği’nin başkan yardımcısıdır. Yazıcı, hastalık olarak tanımlanan obezitenin karmaşık bir yapıya sahip olduğu görüşünde.
“Enerji alımının artması ve enerji harcamasının azalması nedeniyle vücudun dengesi bozuluyor. 2010 yılında iPhone’un piyasaya sürülmesiyle obezite sıklığı da doğrudan artmaya başladı. Çünkü çocuklar gün boyu ellerinde bu cihazlarla hareketsiz oturuyorlar. “
Çocukluk çağı obezitesi üzerine çalışmalar yapanlar, sağlıksız gıdaların çok ucuz ve kolay ulaşılabilir olmasının büyük bir sorun olduğuna dikkat çekiyor.
Ayrıca besin değeri düşük paketli gıdaların, çabuk tüketilebilen fast food yiyeceklerin, şekerli ve gazlı içeceklerin teşvik edilmesi de sorunu daha da artırıyor.
Öte yandan ebeveynler “Büyüyünce verir”, “Kilo verir”, “Daha çocuktur, yakar” gibi savunmalarla kilo problemini geçici olarak görme eğiliminde olabilirler. kapalı.”
Araştırma tam tersini söylüyor. Çocukken aşırı kilolu veya obez olanlar, bu sorunu yetişkinliklerinde de yanlarında taşıma riski altındadır.
prof. Dr. Yazıcı, çocukluk çağında kazanılan sağlıksız beslenme alışkanlığının yaşam boyu devam edebileceğine dikkat çekiyor.
Ayrıca çocukluk çağında aşırı kiloya bağlı olarak ortaya çıkan diyabet, kalp hastalıkları, hipertansiyon gibi hastalıklar yetişkinlikte de devam edebilmektedir.
Çocuklar şişmanlatıcı bir ortamda yaşıyor
Son yıllarda obezite hem dünyada hem de Türkiye’de bir halk sağlığı sorunu olarak değerlendirilmektedir. Bunun nedeni hastalığın yayılmasıdır.
Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Sibel Sakarya’ya göre çocuklar kendilerini şişmanlatan bir ortamda yaşıyor ve bu da obeziteyi artırıyor.
“Yaşadığımız dünyada bir çocuğun obeziteden kurtulması çok zor. Cep telefonu kullanımı, bilgisayar oyunları, influencer olarak adlandırılan kişilerin kullandığı bazı stratejiler, ürün yerleştirme gibi yöntemlerle sağlıksız gıdaların reklamının yapılması gibi faktörleri düşünün. Aşırı şehirleşmeden dolayı çocukların oynayabileceği alanlar da kısıtlı. “Şişmanlayan bir dünyada ve ortamda yaşayarak kilo almamak çok zor. Çocuklar marketlerde alışveriş yaparken bile bu sektörün tuzağına düşüyor. Marketlerde alışveriş yaparken bile. Zararlı gıdaların saklandığı rafların yüksekliği çocukların rahatlıkla görebileceği şekilde ayarlanıyor.”
“Fakir çocuklar obeziteden daha fazla etkileniyor”
Obezite tüm çocukları aynı şekilde etkilemez. Yoksul çocukların obeziteden daha çok etkilendiğini belirten Prof. Dr. Sakarya, “Bu, eşitsizlikleri geliştiren ve derinleştiren bir sorun” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Gıda güvensizliği adı verilen bir sorunumuz var. Sağlıklı gıdaya sürekli erişimi olmayan yoksul insanlar, ellerinden geldiğince bundan en iyi şekilde yararlanmak istiyor. Çünkü kendilerine ‘Bunu tekrar alabilir miyim?’ diye soruyorlar. Endişeli.”
Gıda enflasyonunun yüksek olduğu Türkiye’de sağlıklı beslenme bütçe meselesi haline geldi.
38 OECD ülkesi arasında gıda fiyatlarının en çok arttığı ülke Türkiye’dir.
TÜRK-İŞ’in Kasım 2024’te açıkladığı verilere göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 20 bin 562 TL’ye çıktı. Bu rakam 2025 yılı için açıklanan asgari ücretin neredeyse tamamına tekabül ediyor.
prof. Dr. Sakarya, yoksulluğun gıda seçimini doğrudan etkilediğini vurguluyor.
“Sağlıklı gıda fiyatlarının yüksek olması nedeniyle yoksullar, karbonhidrat ve şeker açısından zengin, mineral ve vitamin açısından düşük, mideyi daha ucuza doyurabilecek gıdaları satın alıyor. Yani yoksulluk ile yoksulluk arasında giderek daha güçlü bir ilişki var. obezite.”
Düzenli beslenmenin obezitenin gelişmesini engellediğini belirten Prof. Dr. Sakarya, öğün atlayan ve özellikle kahvaltı yapmadan okula giden çocukların obeziteye yatkın olabileceğini söylüyor.
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PISA) 2022 yılı sonuçlarına göre Türkiye’de her beş öğrenciden biri haftada en az bir kez öğün atlıyor. Öğrencilerin %1,9’u “her gün” veya “neredeyse her gün” öğün atladığını bildiriyor.
Okullarda ücretsiz sağlıklı yemek ve temiz su sağlanmasının kamu otoritesinin alabileceği en kritik tedbirlerden biri olduğu belirtiliyor.
Türkiye’de ne gibi önlemler alınıyor?
Sağlık Bakanlığı’nın 2024-2028 eylem planı obezitenin 5 yıl içinde kademeli olarak azaltılmasını hedefliyor.
Bu bağlamda yeni düzenlemelerin kabul edilmesiyle gıda etiketlerinin tüketiciler tarafından daha anlaşılır hale getirilmesi bekleniyor.
Prof.Dr. Yazıcı, Türkiye’deki gıda etiketlerinin net olmadığı ve okunmasının zor olduğu görüşünde. Yazıcı, sağlık okuryazarlığının artması için doğru ve detaylı bilgilendirme yapılması gerektiğini söylüyor.
“Avrupa’da bu gıdaların etiketlerine trafik ışıkları gibi kırmızı, sarı ve yeşil göstergeler yerleştiriliyor. Mesela bu yöntem burada da uygulanabilir.”
Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2016 yılında yayınladığı genelge ile okullarda cips, cips, çikolata, gofret, tatlı, kek ve şekerli içecek gibi ürünlerin satışı yasaklandı.
Uzmanlar bu düzenlemenin pek çok olumlu etkisinin olduğunu söylüyor. Ancak ilkokul ve ortaokul düzeyleriyle sınırlı olan bu düzenleme lise düzeyinde uygulanmamaktadır.